30 Aralık 2020 Çarşamba

Adamo

 

Hazreti Âdem




Renoir İn the Garden- Hermitage Museum






Bakara Suresi 30- 39

30 Bir zamanlar Rabbin meleklere “Ben yeryüzünde bir halife atayacağım” demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: “Orada bozgunculuk etmekte olan kan dökücü birini mi atayacaksın? Oysaki bizler seni hamd ile teşbih ediyoruz, seni kutsayıp yüceltiyoruz” Allah şöyle dedi: “Şu bir gerçek ki ben sizin bilmediklerinizi bilmekteyim”

31 Ve Adem’e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek buyurdu: “Hadi haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlü iseniz.”

32 Dediler: “Yücedir şanın senin! Bize öğrettiğin şeylerin dışında bilgimiz yok bizim. Sen yalnız sen Alim’sin, herşeyi hakkıyla bilirsin, Hâkim’sin, herşeyin bütün hikmetlerine sahipsin!”

 

33 Allah buyurdu: “Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını.” Âdem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu “Dememiş miydim ben size! Ki, ben göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim, A’lem’im. Ve ben sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi bilenim.”

34 O vakit biz meleklere, “Adem’e secde edin” demiştik de İblis dışındaki tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu.

35 Ve Âdem’e şöyle buyurmuştuk: “Ey Âdem sen ve eşin cennete yerleşin ve orada dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz”

36 Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onların içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: “Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin! Belli bir süre kadar yeryüzünde bir bekleme yeri bir nimet / bir yararlanma imkânı olacaktır.”

37 Bunun üzerine, Âdem Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O’na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O evet O Tevvâb’dır, tövbeleri cömertçe kabul eder, Rahîm’dir rahmetini cömertçe yayar.

38 “Hepiniz oradan aşağı inin!” dedik. Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.

39 Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar, ateşin dostu olacaklardır. Onlar orada uzun süre kalacaklardır.

 

Kelimelere Bakalım

A’lem: En iyi Bilen

Âlim: Tüm bilgilerin kaynağı olan, herşeyi gereğince bilen.

Alîm: Herşeyi bilen, bilgi bakımından eşi ve benzeri olmayan

Hakîm: Tüm hikmetlerin kaynağı. Her yaptığında bir hikmet bulunan

Tevvâb:  Tövbeleri çok kabul eden. Tövbe nasip eden. Kendisine yönelenlerin bu yönelişlerini karşılıksız bırakmayan.

Rahîm: Sevgi şefkat ve merhameti sınırsız olan. Dünya hayatını buyruklarına uygun şekilde yaşayanlara ölüm sonrasında özel nimetler veren.

 

Yaşar Nuri Öztürk kitabında Tanrı’nın isimlerini böyle açıklamış. Rahmetine sınır olmaz diye düşünüyorum. Buyruklarını yerine getirsek de getirmesek de sınırsız Rahmeti var.

 

Sevgili okuyucu, desen ki İlahi Komedya’ yı özetle işte bu ayetlerle de özetlenebilir. Evrensel bir kültürün içinde yaşıyoruz. Dinler sürekliliği sağlıyor insanın yeryüzündeki macerasında.

Neler öğrendik ve aklımıza hangi sorular kaldı? Hangi sorulara cevap bulabildik?

 

Âdem kim? Âdem din bakımından bir tarihi şahsiyettir, peygamberlerin birincisidir. Bütün insanların kendisinden var olduğu bir varlık, Felsefi bakımdan düşünürsek bütün insanları temsil eder, bir insanlık ideasıdır. Şiirsel olarak bakarsak hepimiz gibidir. Bu hayat yolunda yolcudur.

Esas evimiz neresi? Esas evimiz Cennet’tir.

Ama gün olur kuş yuvadan uçar. Yaratılışın kuralı böyledir. Çocuk doğar büyür, kendisinin farkına varır, ergenlikte aileden uzaklaşır arkadaşlarıyla kendisine bir dünya kurar, sonra okur çalışır, kendine gelecek hazırlama telaşına düşer, zamanı gelince yuvadan ayrılır. Eş bulur evlenir, çocuk sahibi olur, bu seferde bir sonra nesli büyütmenin kaygısına düşer.

Orta yaşlara gelince bilgeleşir bildiklerini paylaşır çocuklarla gençlerle torunlarla, arkadaşlarla, Yaşlanınca hayata bakışı daha yumuşar insan daha da tatlılaşır, gençlerin gereksiz kaygılarına gülümseyerek bakar.

Gençler de o’nun bu olgunluğuna yolu yürümüş, tecrübeyi edinmiş olmasına, güneşin altında yeni bir şey yok demesine gıptayla bakar.

Emri Hak vaki olunca -istenir ki gönül rahatlığıyla öte dünyaya göçsün – ahiret yurduna gider, sevdiklerine kavuşur, yeni bir macera başlar.

Başka neler düşünüyoruz Adem’le ilgili?

Sınırları aşma, cesaret etme ögesini. Çocuğa şuraya gitme, şu kapıyı açma derseniz gider, kapıyı açar, merak eder, bakar, “Ateş sıcak yakar” derseniz, inadına elini uzatır. “Karda kışta donarsın” derseniz, sokağa fırlar, top oynama hastalanırsın derseniz, ilk fırsatta dışarı fırlar, “o kızla gezme” derseniz, kıza aşık olur. Sırf inat için de olsa evlenir.

Koskoca Cennet’tesin her şey var, herşeyi ye, iç ama o ağaca dokunma” denince, artık şart olmuştur, o elma yenecektir. O sınır aşılacaktır. O sınır bizim büyüme yolumuzdur. Hep bir eşikleri aşarız bir kapıdan içeri gireriz, zamanı gelince çıkarız. Zamanı gelince geri döneriz.

Bazen dönmek kısmet olur bazen olmaz. Çıkarken “gidip de dönmemek var dönüp de bulmamak var” deyişini aklımıza getiririz.

Dante’ de yolcudur, Dante’ de haddi aşmaktan sınırı aşmaktan korkar, ama öte alemi de gidip görmek istemektedir. Gidip göreyim ki öğreneyim. Döneyim ki, öğrendiklerimi başkalarına öğreteyim diye düşünür.

Tarihe bakar, masal dünyasına, mitolojiye bakar, İncil’e Tevrat’a bakar, kimler var böyle meraklı olan gidip de görmek isteyen. Yunan mitolojisinde İcarus var uçmak isteyen, Ulyses var denizleri aşmak isteyen;  Gılgamış var, ölen arkadaşı Enkidu ’yu öte alemde görüp, göremese de sesini duyup ne halde olduğunu öğrenmek isteyen, Virgil ’in yazdığı Aeneas destanının kahramanı Aeneas var, yeraltına ölüler alemine inip de babasıyla görüşmek isteyen.

Bir de kendisine gösterilmek istenenler var. Onlar talep etmeden gösteriliyor, peygamberlere ermişlere, seçilmiş olanlara. Nitekim peygamberimizin adı da Mustafa, seçilmiş olan.

Hristiyan azizlerinde Paul var, kendisine öte alem gösterilmiş olan.

 

Evet Âdem kim ve melekler onun bozgunculuk yapacağını nereden biliyorlar? Henüz yeryüzüne inmedi ki. Belki Âdem insanlık evriminde bir aşamayı temsil ediyor. Artık insanın konuşabildiği zamanı.

Latince de infant henüz konuşamayan çocuk, bebek anlamına geliyor.  Sonra Fransızca da enfant genel olarak çocuk anlamına gelmiş. İngilizce de bebek anlamında. Kelimelerimizin olmadığı zaman Cennet’teki ilk zaman bebeklik dönemimiz.

Bize kelimeleri öğretecek aile gerek. Adem’in ailesi yok Tanrı öğretiyor ona kelimeleri.

Bilgi’nin önemi vurgulanıyor. Tanrı’nın herşeyi bilen olduğunu anlıyoruz. Bilginin insana güç verdiğini öğreniyoruz. Adem’in bildiklerini melekler bilmiyor, o2nun için bükemediğin eli öp misali Adem’e secde etmeleri gerekiyor.

Belki meleklerin de kademeleri sınıfları var, birinin bildiğini öbürü bilmiyor. Değişik görev ve yetkileri var.

İçlerinden bir çıkıyor Şeytan, hayır diyor ben secde etmeyeceğim.  Şeytan’ın bir ismi de Lucifer. Luce ışık demek, Işık meleği, meleklerin en güzellerinden biri.

Işık aydınlatır, ışık olmasa göremeyiz. Tanrı’nın da isimlerinden biri Nur. Işık kaynağı olan Güneşe tapmış insanlar eski devirlerde.

Şeytan kıskanıyor, şeytan kibre kapılıyor, şeytan kendisini üstün görüyor, Ben ateşten Adem topraktan yaratıldı ben üstünüm diyor.

Ateş göğe yükselir, ateş kibir simgesidir. Âdem topraktandır tevazu simgesi olması gerekir. Çünkü toprak tevazudur.

Human (insan), humanity(insanlık) ve humility(tevazu) aynı kökten gelir.

Latince Uomo insan demektir.

Bilgi tehlikeli bir şey o ağaca bilgi ağacı da deniyor. Bilen isyan edebilir. Bilen kendi başına karar verebilir. İnsanların bir kısmı bilmekten de korkar.

“Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin!” Deniyor. Demek yaratılışta fabrika ayarlarında böyle bir durum var. Neden? Neden olduğunu bilmiyoruz ama bunun böyle olduğunu biliyoruz.

Var doğada böyle bir şey yiyecek bulmak için savaş, eş bulmak için kavga, toprak kavgası, şan şöhret mevki makam kavgası, siyaset kavgası her türlü kavga var. Tarihte savaş olan günleri bulmak çok kolay. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir savaş olmayan günü arayalım bakalım desek ne yapacağız, nasıl bulacağız. 20.yy da, 19. Yy da, 18.yy da? Daha gerilerde?

Bunun üzerine, Âdem Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O’na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti.

Bak, Adem akıllı, peygamber olduğu için hemen durumu kavradı ve ilk öğrenilmesi gereken şeyin tövbe olması gerektiğini bildi.

 

 

Tanrı’da insanlara Tövbeleri kabul eden olduğunu söyledi

Gerçekten de O evet O Tevvâb’dır, tövbeleri cömertçe kabul eder, Rahîm’dir rahmetini cömertçe yayar

Bir tövbe kapısı var, inanan için her zaman ümit var.

 

Şimdi geldik başka bir önemli konuya:

 

Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüz yüze gelmeyeceklerdir.

Yol gösteriş bize ulaşırsa (çok şükür ulaştı Kuran’la) ve buna uyarsak korku yok. Peki ulaşmayanlar ne olacak?

Dante ‘de bu sorunun cevabını merak ediyor. Hazreti İsa’dan evvel doğanların durumu ne olacak? Veya ondan sonra doğmuş olup da vaftiz olmayanların, Hindistan’da Afrika’da uzak bir yerlerde dünyaya gelip de Hazreti İsa’nın adını işitmemiş olanların durumu ne olacak?

 

“Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin!” dendi. Peki fabrika ayarları buysa, kader böyle ise o zaman biz niye cezalandırılıyoruz?

Eğer şeytanın bizi şaşırtmasına izin veriliyorsa, neden veriliyor?

Kader mi? Seçim mi?

İşte ilahi Komedya’ nın ana sorularında biri daha. Buna da cevap arayacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder