Cennet 5
“Eğer aşk ateşi içinde,
Benim alevim dünyadakiyle kıyas edilemeyecek ölçüde
Parıldıyor ve gözlerini alıyorsa; Şaşırma.
Öyleyim, çünkü burada görüşüm mükemmelleşti;
İyiyi gördükçe, iyiye yaklaşıyorum.
Senin aklında da o hiç eksilmeyen nurun,
Her zamankinden daha fazla parladığını görüyorum
O ışığı bir defa görürsen aşk alevi canlanır.
Daha az kıymetli bir şeyi de görsen, o ışık
O daha az sevdiğin şeyi de aydınlatır.
‘İyi ve doğru bir iş yaparak,
acaba bozulan yeminin kefaretini
ödeyebilir miyiz?
Ruh Allah’ a kendisini affettirebilir mi?’ diye sormaktasın.
Allah’ ın insan bahşettiği en önemli, en büyük
hediyesi
Serbest iradedir;
Allah‘ ın şanına en çok yakışan ve
yalnız ve yalnız‘ insana‘ verilen bir hediyedir bu,
Çünkü insan akıl sahibidir.
Yeminin değerini anlıyorsun.
Eğer kişi Allah‘ la arasındaki sözleşmeyi yaparsa,
artık bu en büyük hazinesi olan
Serbest iradesinden feragat etmiş sayılır
Buna ne kefaret gerekir?
İlk başta teklif ettiğini yeniden sunarsan;
Kötü niyetle elde ettiğini- iyi niyetli bir iş-
için kullanıyor gibi olursun
Bu dersi anladın ama,
kilisenin kuralları farklı ve benim
söylediklerimle çelişiyor gibi,
Dikkat et ne diyeceğime iyi dinle;
Bir kulaktan girer bir kulaktan çıkarsa bir şeye
yaramaz
Bir şeyi kurban etmek için niyetlenirsen,
Bu bir sözleşme gibidir.
Adak yerine getirilene kadar bu sözleşmenin
Hükmü sürer.
Jepothah gibi aptallık yapmasın
Hatasını anlayıp geriye dönmedi O.
İlk gördüğü şeyi kurban etmeye karar verdiğinde
Büyük Yunanlı Agamemnon da aynısını yaptı
Iphigenia konusunda.
İki büyük adam da aptal yerine düştü
Hristiyanların daha dikkatli olması gerekir;
Öyle tüy gibi her rüzgâra kapılıp gitme,
Her ödeyeceğin kefaretle de kurtulurum; temize
çıkarım sanma
Senin elinde hem Tevrat; hem İncil var,
üstüne bir de Kilise
sana çobanlık yapıyor
Bunlara dikkat edersen selamete erersin.
Başka bir şey gerekmez.
Eğer aç gözlülük yüzünden yanlış yola girersen
Insan gibi davran;
Sürüden ayrılan koyun gibi olma
Yahudileri kendine güldürme“
Bu sözlerin ardından bakışlarını daha çok ışığa
doğru, hasretle çevirdi
Onun susması ve görünüşündeki değişiklik,
benim de susmama neden oldu
Daha çok parıldıyordu
Yayın titreşimi bitmeden hedefe varan ok gibi
bizde ikinci kısma geçmiştik bile!
Merkür’e varınca o kadar neşelendi ki,
Onun ışıldamasıyla gezegende daha fazla ışıldadı.
Eğer o gezegen Beatrice’ in gelmesiyle daha çok ışıldayıp gülümsediyse
Ya ben ne hale geldim? düşünün
-Her türlü değişikliğe teşne olan ben-
Göle bir şey atıldığında balıkların üşüşmesi gibi,
Birden etrafımıza binlerce ne olduğunu
anlamadığımız varlıklar yanaştı.
„Gelen aşkımızı arttıracak“ dediler
Her yaklaşan ruhta o neşeli ışıltıyı görebiliyorduk;
İçleri nurla dolu halesi etrafa yansıyordu;
Onların hikayesini dinlemek istiyordum artık.
„Hayat mücadelesi sona ermeden,
Tanrının ebedi zaferini görmesine müsade
edilen
Allah‘ ın lûtfuyla buraya gelmiş olan
şanslı doğmuş kişi;
Bizim ışığımız bütün Evren‘ e yayılan Nur‘
dandır“ dediler
İçlerinden biri „Eğer bizleri tanıdınsa; soru
sorabilirsin“ dedi.
O böyle söyleyince, Beatrice de beni cesaretlendirdi:
"Konuş onlara güvenebilirsin"
"Nasıl kendi ışığınla parladığını görüyorum
Ama kim olduğunu ve niye bu gezegende olduğunu bilmiyorum" dedim
Ben bunu söyleyince daha da çok parıldadı
Güneşin ışınlarının en sıcak saatlerden sonra
biraz geri çekilmesi gibi
O da kendi ışığının içinde biraz geri çekildi
Saklandı saklandı sonra konuşmaya başladı.
YORUM
Dante her zaman sevdiği ve seveceği Beatrice’e
baktığında O’nun ışığından etkileniyor. Cennet’e yükseldikçe her bir
aşamada daha çok ışık oluyor, Dante’nin de gözleri giderek ışığa alışıyor.
Beatrice’ de o ışığın bir yansımasının Dante’nin
zihninde olduğunu söylüyor. Bu yolculukla birlikte giderek aydınlanıyor.
Dante’nin aklına takılan bir soru daha var. O da
eğer bir kişi sözünü yerine getiremezse acaba ne yapması lazım? Mesela bir adak
yapmış, ama yerine getirememiş.
Beatrice ahde vefa‘ nın önemini anlatıyor. Buradaki
Tanrı’ya verilen sözün çok önemli olduğunu söylüyor çünkü bir şeyi vaat
ettiğimizde kendi özgürlüğümüzden feragat etmiş oluyoruz.
Serbest irademizle yapabilecek olduğumuz seçimi
yapamaz hale geliyoruz.
Serbest irade ise Tanrı’nın insana verdiği en büyük
hediye.
Beatrice Tanrı ya verilen sözden dönülmesi halinde
o sözü yerine getirme mecburiyetinin devam edeceğini hatta bunu yerine
getirebilmek için daha fazlasının yapılması gerektiğini söylüyor.
Bu yüzden söz vermeden önce çok düşünülmesi gerektiğini
söylüyor.
Tevrat’ın Levililer kısmında bahsi geçer bu
konunun, tapınağa bir adakta bulunan kişiler o adağı yerine getiremezlerse
yapabilecekleri zaman bunu %20 fazlasıyla yapmak zorundalar. Adeta temerrüt
faizi gibi bir durum var. Adağını yerine getirmeyene ekonomik yaptırım
uygulanıyor.
Dante sanki Hristiyan ve Yahudiler arasında bir
rekabet varmışçasına, bunun Hristiyanlar için %20 değil orijinal borcun %50si
olması gerektiğini söylüyor. Çünkü Hristiyanların elinde hem Tevrat hem İncil
var, ilaveten kilisede onlara rehberlik ediyor doğru yolu gösteriyor.
Sonunu düşünmeden verilen sözler için iki örnek
veriliyor:
Jepthah
Israil Kralı Jepthat savaş esnasında galip gelirsek,
ilk gördüğüm şeyi kurban edeceğim demiş. Böyle bir adakta bulunmuş kapıdan kızı
çıkınca onu öldürmüş
"Kızını öldüreceğine yanlış konuştum, diyerek
tövbe etmesi gerekirdi" diyor Dante
İphegenia
Yunan klasik edebiyatında da buna benzer bir efsane
var. Kral savaşta galip gelirse
Gördüğü en güzel şeyi kurban edeceğini söylemiş,
Kızını kurban etmesi gerekmiş etmeyince diğer
savaşçılar ayaklanmış ve kızını öldürmek zorunda kalmış.
İnferno 5‘ de Francesca ve Paolo evlilik birliği
içinde verilen sadakat sözünü tutmamışlardı. Burada Tanrı’ya verilmiş sözler
dile getiriliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder