27 Aralık 2023 Çarşamba

Elçi

 


Truvalılar gece nöbeti tutarken, Yunan tarafını korku sarmıştı. Panik içindeydiler. Trakya’dan sert bir rüzgâr esiyordu. Moralleri bozulmuştu.

Agamemnon aşağı yukarı dolaşıyor isim isim sayarak komutanları yanına çağırıyordu. Askerler toplandı Agamemnon’un ne diyeceğini merak ediyorlardı. Agamemnon’un gözünden yaşlar süzülmeye başladı. Kara bir kayanın üzerinden akan su gibi ıslattı yüzünü.

“Zeus, acımasız bir tanrı.” Diye başladı sözlerine. “Bana Truva’yı almadan evime dönmeyeceğime dair söz vermişti. Ettiğim duaları kabul etmişti. Meğer bizi helâk etmekmiş amacı. Şimdi bana utanç içinde Argos’a dönmemi emrediyor. Bu kadar kayıp verdikten sonra…Zarara burada son verelim toparlanıp evimize dönelim. Truva’yı ele geçiremeyeceğimiz belli oldu” dedi.

Bir sessizlik çöktü. Herkes kalbindeki ağırlığı hissetti.

Diomedes ayağa fırladı. “Zeus sadece yarım hediye verir. Seni bütün insanlardan üstün tuttu, kral yaptı ama cesaret vermedi. Esas mühim olan cesarettir. Yol açık, sahil boyu sıralanmış gemilerin seni bekler, gideceksen git ama bu ordu Truva’yı yağmalamadan gitmez, haberin olsun. Eğer onlar da gidecek olursa, ben Sthenelus ile beraber kalıp, savaşacağım. Biz yola çıkarken tanrı bizimle beraberdi, hatırla.” dedi.

Asker heyecanla Diomedes’i destekledi. Nestor kalktı: “Kimse senin kadar iyi savaşçı olamaz, taktik vermekte de ustasın. Yaşın da genç, oğlum yaşındasın, herkes söylediklerini beğendi, şimdi ben de düşüncemi söyleyeyim. Duvarla hendek arasına nöbetçiler gönderelim bütün gece beklesinler. Diğer komutanlarda hep beraber toplanıp akşam yemeğimizi yiyip, görüş alışverişinde bulunalım çünkü bu gece bizim için ölüm kalım meselesi” dedi. Nestor’un söyledikleri yapıldı. Yemekten sonra sözüne devam etti. “Agamemnon sen yanlış yaptın. Briseus’u Aşil’in elinden almakla. Bak o savaşa katılmıyor. Bir heyet gönderip gönlünü alalım”

“Doğru dersin, akılsızlık ettim ben. Öfke gözümü kör etmişti. Aşil aslında tek başına bir ordu gibidir. Şimdi ona bazı hediyeler göndereceğim. Yedi tane tripod, (ateş üzerinde mangal yapmak için konan üç ayaklı bir ızgara) on külçe altın, yirmi kazan, en iyilerinden on iki yarış atı, Lesbos adasından getirdiğimiz yedi güzel kadın, onlarla birlikte Briseus, ona hiç dokunmadım. Bu hediyeler hemen verilecek. Eğer Truva surlarından içeri girecek olursak oradan alacağımız ganimeti de Aşil ile paylaşacağız, ilaveten en güzel yirmi Truvalı kadın da onun hissesine düşecek. Eğer memlekete dönmek nasip olursa, üç kızımdan birisini de ona vereceğim. Hangisini isterse alsın. Başlık parası istemeyeceğim, üzerine görülmemiş çeyiz vereceğim. Yedi kale, vereceğim yedi şehri istediği gibi idare etsin. Bütün bunlar gelip, yine benim emrime girmesi için.” Dedi.

Nestor bu sözlere sevindi, “önce elçileri seçelim sonra elimizi yıkayıp dua edelim” dedi. Ajaks ve Odyseus yola çıktı. Aşil oturmuş saz çalıp, şarkı söylemekteydi, Patroclus karşısında onu dinliyordu. Gelenleri görünce heyecanla ayağa kalktılar, misafire çok sevinmişlerdi. “Hemen şarap getirilsin, yemek hazırlansın” dedi Aşil. Etler tuzlanıp kızartıldı, ekmek geldi, yenilip içildi, dua edildi, Odyseus söz aldı. Kadehini doldurup Aşil’in onuruna kaldırdı, savaşın seyrini anlattı:

 “Şimdi Zeus Truvalıları kazandırıyor, Hektor Zeus’un verdiği güvenle deli gibi esiyor. Sen kalkıp, yardıma gelmezsen korkarım bunlar bizim sonumuzu getirecekler. Yola çıkarken de baban sana dostluğun her şeyden önemli olduğunu anlatmıştı. Unuttun mu? Öfkeyi bırak, Agamemnon sana hediyeler gönderecek” dedi hediyeleri saydı. Bütün bunları anlattıktan sonra “eğer Agamemnon’ a hâlâ kızgınsan hiç olmazsa diğer askerleri düşün, Hektor ’u devirebilecek tek kişi sensin. Bunu başarırsan ünün yayılır” dedi.

Aşil ayağa kalktı, şimdi cevabı vereyim bir daha gelip bana aynı şeyleri söylemeyin. Ben bu adamdan nefret ediyorum, artık onun emrine girmem bana ne teklif ettiği önemli değil. O kadar savaştık ne oldu? Yavrularını besleyip aç kalan anne kuş gibi halim. Herşeyi kendisine aldı. Kaç savaş kazandırdım ona ben. Dünyayı da verse gelmem. Kahramanlığın da bir faydası yok. Ölüm herkesi alıyor, cesur da olsan korkak da olsan toprak altına giriyorsun.

 Agamemnon geride durur, kendi gemisinden savaşı seyreder, ben ön safta savaşırım, aslan payını o alır. Benim sevdiğim kadını da elimden aldı. Ne yaparsa yapsın artık! Biz buraya niye geldik, oynak Helen için gelmedik mi? Karısını seven tek adam Menelaus mu? Biz buraya onun karısını kurtarmaya geldik. Onlar benim sevdiğim kadını elimden aldılar. Ben onu iyi bilirim. Artık beni kandıramaz. Bak duvar örmüş, hendek kazmış etrafına bekçiler dikmiş. Bütün bunlar Hektor’u durduramayacak. Ben olsaydım Hektor kendi kalesinden çıkamazdı bile.

Hayır, ben ona artık yardım etmem! Yarın şafak vakti adamlarımız toplayacağım gemilerimize binip yelken açacağız, evime döneceğim. Bütün bunları git ona söyle de bir daha kimseyi kandıramasın.

Hediyelerin hiçbir önemi yok hiçbir şey insan canı kadar değerli değil. Ben hayatımı onun için tehlikeye atmam. Annem bana söylemişti, benim kaderim ya burada savaşıp ölmek ya da eve dönüp uzun bir hayat yaşamakmış. Diğerlerine de söyle evlerine dönsünler. Zeus Truva’ yı koruyor. Onu alamayacaklar. Komutanlara da söyle şimdiye kadar yaptıkları planlar işe yaramayacak. Zaman varken hem askerleri hem gemileri korusunlar, yelken açıp evlerine dönsünler” dedi

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder