Truvalılar gece nöbeti tutarken, Yunan tarafını korku
sarmıştı. Panik içindeydiler. Trakya’dan sert bir rüzgâr esiyordu. Moralleri bozulmuştu.
Agamemnon aşağı yukarı dolaşıyor isim isim sayarak
komutanları yanına çağırıyordu. Askerler toplandı Agamemnon’un ne diyeceğini
merak ediyorlardı. Agamemnon’un gözünden yaşlar süzülmeye başladı. Kara bir
kayanın üzerinden akan su gibi ıslattı yüzünü.
“Zeus, acımasız bir tanrı.” Diye başladı sözlerine. “Bana
Truva’yı almadan evime dönmeyeceğime dair söz vermişti. Ettiğim duaları kabul
etmişti. Meğer bizi helâk etmekmiş amacı. Şimdi bana utanç içinde Argos’a
dönmemi emrediyor. Bu kadar kayıp verdikten sonra…Zarara burada son verelim
toparlanıp evimize dönelim. Truva’yı ele geçiremeyeceğimiz belli oldu” dedi.
Bir sessizlik çöktü. Herkes kalbindeki ağırlığı hissetti.
Diomedes ayağa fırladı. “Zeus sadece yarım hediye verir.
Seni bütün insanlardan üstün tuttu, kral yaptı ama cesaret vermedi. Esas mühim
olan cesarettir. Yol açık, sahil boyu sıralanmış gemilerin seni bekler, gideceksen
git ama bu ordu Truva’yı yağmalamadan gitmez, haberin olsun. Eğer onlar da gidecek
olursa, ben Sthenelus ile beraber kalıp, savaşacağım. Biz yola çıkarken tanrı
bizimle beraberdi, hatırla.” dedi.
Asker heyecanla Diomedes’i destekledi. Nestor kalktı: “Kimse
senin kadar iyi savaşçı olamaz, taktik vermekte de ustasın. Yaşın da genç,
oğlum yaşındasın, herkes söylediklerini beğendi, şimdi ben de düşüncemi söyleyeyim.
Duvarla hendek arasına nöbetçiler gönderelim bütün gece beklesinler. Diğer
komutanlarda hep beraber toplanıp akşam yemeğimizi yiyip, görüş alışverişinde
bulunalım çünkü bu gece bizim için ölüm kalım meselesi” dedi. Nestor’un
söyledikleri yapıldı. Yemekten sonra sözüne devam etti. “Agamemnon sen yanlış
yaptın. Briseus’u Aşil’in elinden almakla. Bak o savaşa katılmıyor. Bir heyet
gönderip gönlünü alalım”
“Doğru dersin, akılsızlık ettim ben. Öfke gözümü kör
etmişti. Aşil aslında tek başına bir ordu gibidir. Şimdi ona bazı hediyeler
göndereceğim. Yedi tane tripod, (ateş üzerinde mangal yapmak için konan üç
ayaklı bir ızgara) on külçe altın, yirmi kazan, en iyilerinden on iki yarış
atı, Lesbos adasından getirdiğimiz yedi güzel kadın, onlarla birlikte Briseus,
ona hiç dokunmadım. Bu hediyeler hemen verilecek. Eğer Truva surlarından içeri
girecek olursak oradan alacağımız ganimeti de Aşil ile paylaşacağız, ilaveten
en güzel yirmi Truvalı kadın da onun hissesine düşecek. Eğer memlekete dönmek
nasip olursa, üç kızımdan birisini de ona vereceğim. Hangisini isterse alsın.
Başlık parası istemeyeceğim, üzerine görülmemiş çeyiz vereceğim. Yedi kale, vereceğim
yedi şehri istediği gibi idare etsin. Bütün bunlar gelip, yine benim emrime
girmesi için.” Dedi.
Nestor bu sözlere sevindi, “önce elçileri seçelim sonra
elimizi yıkayıp dua edelim” dedi. Ajaks ve Odyseus yola çıktı. Aşil oturmuş saz
çalıp, şarkı söylemekteydi, Patroclus karşısında onu dinliyordu. Gelenleri
görünce heyecanla ayağa kalktılar, misafire çok sevinmişlerdi. “Hemen şarap
getirilsin, yemek hazırlansın” dedi Aşil. Etler tuzlanıp kızartıldı, ekmek
geldi, yenilip içildi, dua edildi, Odyseus söz aldı. Kadehini doldurup Aşil’in
onuruna kaldırdı, savaşın seyrini anlattı:
“Şimdi Zeus
Truvalıları kazandırıyor, Hektor Zeus’un verdiği güvenle deli gibi esiyor. Sen
kalkıp, yardıma gelmezsen korkarım bunlar bizim sonumuzu getirecekler. Yola
çıkarken de baban sana dostluğun her şeyden önemli olduğunu anlatmıştı. Unuttun
mu? Öfkeyi bırak, Agamemnon sana hediyeler gönderecek” dedi hediyeleri saydı.
Bütün bunları anlattıktan sonra “eğer Agamemnon’ a hâlâ kızgınsan hiç olmazsa
diğer askerleri düşün, Hektor ’u devirebilecek tek kişi sensin. Bunu başarırsan
ünün yayılır” dedi.
Aşil ayağa kalktı, şimdi cevabı vereyim bir daha gelip bana
aynı şeyleri söylemeyin. Ben bu adamdan nefret ediyorum, artık onun emrine
girmem bana ne teklif ettiği önemli değil. O kadar savaştık ne oldu? Yavrularını
besleyip aç kalan anne kuş gibi halim. Herşeyi kendisine aldı. Kaç savaş
kazandırdım ona ben. Dünyayı da verse gelmem. Kahramanlığın da bir faydası yok.
Ölüm herkesi alıyor, cesur da olsan korkak da olsan toprak altına giriyorsun.
Agamemnon geride
durur, kendi gemisinden savaşı seyreder, ben ön safta savaşırım, aslan payını o
alır. Benim sevdiğim kadını da elimden aldı. Ne yaparsa yapsın artık! Biz buraya
niye geldik, oynak Helen için gelmedik mi? Karısını seven tek adam Menelaus mu?
Biz buraya onun karısını kurtarmaya geldik. Onlar benim sevdiğim kadını elimden
aldılar. Ben onu iyi bilirim. Artık beni kandıramaz. Bak duvar örmüş, hendek
kazmış etrafına bekçiler dikmiş. Bütün bunlar Hektor’u durduramayacak. Ben
olsaydım Hektor kendi kalesinden çıkamazdı bile.
Hayır, ben ona artık yardım etmem! Yarın şafak vakti
adamlarımız toplayacağım gemilerimize binip yelken açacağız, evime döneceğim.
Bütün bunları git ona söyle de bir daha kimseyi kandıramasın.
Hediyelerin hiçbir önemi yok hiçbir şey insan canı kadar
değerli değil. Ben hayatımı onun için tehlikeye atmam. Annem bana söylemişti, benim
kaderim ya burada savaşıp ölmek ya da eve dönüp uzun bir hayat yaşamakmış.
Diğerlerine de söyle evlerine dönsünler. Zeus Truva’ yı koruyor. Onu
alamayacaklar. Komutanlara da söyle şimdiye kadar yaptıkları planlar işe
yaramayacak. Zaman varken hem askerleri hem gemileri korusunlar, yelken açıp
evlerine dönsünler” dedi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder