19 Aralık 2023 Salı

Hektor ve Andromache

 

Eşi Andromache evde yoktu. Evdekilere sordu, “çarpışmanın şiddetlendiğini duyunca paniğe kapıldı. Çocuğu kaptığı gibi kuleye tırmandı. Savaşı oradan izliyor” yanıtını aldı. Hemen şehri geçip, surlara koştu. Birbirlerini görünce koşup sarıldılar. Arkadan çocuğun dadısı Hektor’un oğlu Astyanax’ı getiriyordu. Ailesini görünce Hektor’un ilk defa yüzü güldü. Andromache’nin babası Kazdağlarında kraldı. Ne var ki, daha evvel ki saldırılarda bütün ailesi Aşil tarafından öldürülmüş, kimsesi kalmamıştı. Ağlamaya başladı. Hektor’a “Seni deli fişek, benim sevgili Hektor’um, bu cesaretin seni öldürecek. Ne çocuğuna ne de bana acıyorsun. Bütün ailem öldü. Neyse ki zırhlarını almadı, saygı gösterdi aileme Aşil, ateş yaktırıp cesetlerini attırdı ateşe. Onlardan geriye hiçbir şey kalmadı. Kimsem yok benim. Sen de ölürsen ne yaparız? Savaş meydanına inme, buradan bu kuleden idare et savaşı. Bak şu incir ağacının olduğu yerde duvarlar alçak, o noktaya üçtür saldırıyorlar. Büyük ve küçük Ajaks, idomeneus, Agamemnon, Menelaus, Diomedes, hepsi o surları aşmayı denedi” dedi.



“Bütün bunlar benim kafamı da meşgul ediyor ama eğer savaştan çekilirsem kimsenin yüzüne bakamam. Ben böyle alışmışım, askerin başında en ön safta olmaya. Benim yapacağım fedakarlık hem babama hem bana şereftir. Kalbim de bana kalmamı söylüyor, Truva’nın sonunun geldiğini babamın, benim hepimizin öleceğini ben de biliyorum. Hepsine üzülüyorum ama en çok düşündüğüm sensin. Sana bir zarar gelmesinden korkuyorum. Ben ölürsem seni esir ederler, başka bir kadının hizmetçisi olursun, bir de üstüne bak bu zavallı bir zamanlar Hektor’ un karısıydı, Truva’nın prensesiydi, şimdi kuyudan su taşıyor” derler. İnşallah o günleri görmeyiz. Dedi.

Sonra oğlunu kucağına almak için eğildi. Çocuk babasının miğferinden korktu dadısına kaçtı. Anne baba güldüler, Hektor miğferi çıkarıp yere bıraktı. Miğfer güneşte pırıl pırıl parlıyordu. Eğildi çocuğu kucağına aldı, öptü, kucağında zıplattı, Zeus’a yakardı “Bu çocuk babasından daha kahraman olsun, anasına mutluluk ve gurur getirsin” dedi. Çocuğu annesine verdi. Andromache hem ağlıyor hem de gülümsüyordu aynı anda.

Hektor’ un yüreği sızladı, onun sırtını okşayıp, “hüzünlenme, benim için üzülme, kader neyse o olur. Kaderimde yoksa kimse beni öldüremez. Korkak da olsa cesur da olsa kimse kaderinden kaçamaz. Doğduğumuz gün yazımız anlımıza yazılmıştır. Şimdi eve git, günlük işlerine bak, yün eğir, dokuma yap, örgü ör, diğer kadınlara da söyle onlar da çok çalışsın. Savaş kısmını da biz erkeklere bırakın. Truva’da doğan bütün erkekler savaşacak, en başta da ben” dedi.

Hektor miğferini başına geçirdi, eline silahını aldı, ayrıldılar. Andromacha gözü arkada gidiyordu eve doğru ağlayarak. Sağlam evine girdiğinde, kendisi gibi bütün ev halkı da ağladı. Hektor yaşıyordu henüz ama kimse onun bu savaştan sağ salim döneceğine inanmıyordu. Gidişat onu gösteriyordu.

Paris fazla vakit geçirmeden evinden çıktı, dinlenmiş, silahlarını parlatmış, bütün yakışıklılığıyla boy gösterdi Sanki ahırda fazla kalmış, koşmaya can atan soylu bir at gibiydi. Öyle bir hızla fırladı. Hektor’a yetişti. Hektor hala karısıyla konuştuğu kulenin altında ağırdan alarak düşünceli ilerliyordu.

Paris “Geciktim biraz beklettim seni halbuki çabuk gel demiştin bana” dedi ağabeyine.

Hektor, “İnanılmaz bir adamsın. Aslında iyi bir askersin ama kafana göre hareket ediyorsun. Geride kalıyorsun, savaştan kaçıyorsun. Millet seninle alay ediyor, ona üzülüyorum. Onlar bu sıkıntıya senin için katlanıyorlar sen sarayda oturuyorsun. Tamam şimdi saldırı zamanı. Bu badireyi atlatırsak soracağım senden bütün bu olan bitenlerin hesabını” dedi.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder