Hektor Truva’nın meşhur kapısından içeri girip de meşe
ağacını geçtiğinde kadınlar koşuşturdular hepsi akrabalarını tanıdıklarını
soruyor haber almak istiyorlardı. Kimi oğlunun, kimi babasının kimi kardeşinin
akıbetini merak ediyordu. Hektor onlara sadece “dua edin” dedi geçti. Ağır bir
hüzün kapladı havayı.
Hektor saraya girdi doğru annesinin odasına gitti. Annesi ve
kız kardeşi oturuyorlardı. Annesi hemen
kalktı haber sordu. “Ne oldu niye geldin? Savaşı bıraktın bu lanet Yunanlılar
surlarımızın dibinde. Herhalde Zeus’a dua etmek için geldin. Dur otur şöyle
sana bir kadeh şarap vereyim dinlen biraz” dedi.
Hektor, “Şarap içilecek zaman değil anne. Şarap zihnimi
bulandırır. Kaslarımı gevşetir, savaşamam sonra. Dua etmek için de durumum müsait
değil kan ter içindeyim savaşın tozu kiri üzerimde. Önce yıkanıp temizlenmem
gerekir. Ama sen dua et. Onun için geldim. Truvalı yaşlı kadınları topla Athena
tapınağına gidin. Truva’da bulunan en güzel işlemeli elbise hangisiyse bul onu,
Athena heykelinin dizlerinin üzerine koy, söyleyelim tam on iki adet kurban adansın.
Zeus’ a Athena’ya dua edilsin. Truva’ya kadınlara çocuklara bir zarar gelmesin
diye yakarılsın. Diomedes’ i diğer düşmanları şehrimizden uzak tutsun. Şimdi
sen tapınağa git, ben Paris’i bulacağım hangi cehennemdeyse. Benimle birlikte
savaş meydanına gelsin. Geberip gitsin. Biz de kurtulalım bu işten” dedi annesine.
Annesi bir şey söylemden kalktı hemen görevlileri çağırdı.
Truvalı kadınlara haber yollattı. Dolaplar açıldı. Paris’in Helen’i kaçırırken
Yunanistan’dan beraberinde getirdiği hediyeler çıktı ortaya. En güzel elbise
seçildi Athena’ya sunmak için. Sonra tapınağa gittiler.
Athena’nın kulakları bu dualara kapalıydı. Truva’lı
kadınların çocukların akıbeti onu ilgilendirmiyordu. O Yunan tarafının
kazanması için herşeyi yapacaktı.
Paris, Priam ve Hektor’un saraylarının yanında kendisine
görkemli bir saray yaptırmıştı en iyi ustalara. Hektor sarayın kapısından içeri
elinde mızrağı kafasında miğferi hışımla girdi. Paris yatak odasında zırhlarını
parlatıyordu. Helen ve emrindeki kadınlar işlemeler yapmakla meşguldü. Paris’in
yatak odası yükseltilmiş. Priam ve Hektor’un odalarıyla aynı seviyede inşa
edilmiş. Bu da onun had bilmezliğinin bir başka göstergesiydi.
Hektor Paris’i yayını bir sağa bir sola çevirip oyalanırken
görünce gürledi: “Ne yapıyorsun sersem? Aşağıdan gelen savaşın uğultusunu
duymuyor musun? Millet senin için ölüyor. Senin herkesten önce savaş meydanına
gitmen gerekiyordu. Kalk fırla. Oturduğunu görmeyeyim. Truva yakılıp kile
dönmeden kalk git savaş meydanına” dedi.
Paris “Haklısın beni azarlamakta ama ben üzüntümden burada
duruyorum. Demin de aynı şeyleri Helen söyledi, ben de hazırlanıyordum,
gidecektim. Zaten savaş bu belli olmaz bir o kazanır bir bu. Bekle geliyorum.”
dedi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder