Savaş arabaları geri çekildi, atlı askerler atlarından indi,
silahlarını yere bırakıp kendileri de oturdular. Hektor bu sözleşme için koyun
kesilmesini istedi, şehre haber yollayıp, babası Kral Priam’ı meydana çağırttı.
Helen dantel işliyordu odasında üzerinde kırmızı bir elbise,
işlediği dantelin motifleri kanlı savaş sahneleri. Hera haberci tanrı İris’i
Helen’e gönderdi. İris Hektor’un kızkardeşi Laodice’ in kılığına girmişti.
Helen’in odasına geldi. Dedi ki: “Gel güzel Helen, savaş durdu, askerler
mızraklarını toprağa dikti, kalkanlarına yaslanıp dinleniyorlar. Paris ve Meneleos
senin için savaşacaklar.” O anda Helen’in kalbine bir şey oldu, eski kocası
Meneleos’u özlediğini hissetti. Memleketini, anne- babasını da özlüyordu.
Sırtına bir şal aldı, meşhur Scaean kapısına koştu.
Truva’nın yaşlıları kral Priam’ın yanına oturmuş, savaş
meydanını izliyorlardı. Helen’i görünce güzelliğiyle büyülendiler. Bu güzellik
için savaşan adamlara hak verdiler. “Korkunç bir güzellik” dedi birisi. “Tanrıça
gibi” dedi öbürü. “En iyisi Helen’i geri yollamak,” dedi bir başkası. “Çocuklarımız
ve torunlarımızın iyiliği için”
Priam seslendi Helen’e “Gel kızım, otur yanıma, ben seni
suçlamıyorum, Tanrıların işi bu başımıza gelen felaket. Gel yanıma, şurada
duran savaşçı kim onu söyle. Krala benziyor”
“Sevgili babacığım, sana saygım sonsuz ama keşke ölseydim de
oğlunu takip edip buralara gelmeseydim. Ailemi, arkadaşlarımı, eşimi, dostumu
en önemlisi çocuğumu bıraktım. Şimdi büyümüştür. Ölsem daha iyi ama ağlıyorum
sadece. Sorunuza gelince evet o Kral Agamemnon, Meneleos’un ağabeyi benim
akrabam. Orada bir hayat vardı…Yoksa sadece rüya mıydı?” diye cevap verdi Helen.
“Şanslı adammış, şu orduya bak! Ben onun memleketine
gitmiştim. Peki yanındaki kim, koç gibi?”
“İthaka’ lı Odyseus, büyük taktik ustası, herkesten daha
kurnazdır.”
Antenor araya girdi, “Biliyorum, Truva’ya gelmişlerdi
Meneleos ile birlikte seni geri götürmek için. O zaman konuştuk. Görünüşünden
ilk bakışta akıllı olduğunu anlamazsın ama bir konuşmaya başlasın, herkesi
etkiler”
Sonra Ajaks’ı gördüler ve diğer savaşçıları. Helen tek tek
isimlerini saydı. “Evimize Menelaos’u ziyarete gelirlerdi. Herkes burada sadece
iki ağabeyim yok aralarında. Onlar da bana edilen hakaretleri duymamak için
gelmemişlerdir” dedi. Sustu gözleri daldı.
Onlar konuşurken biri geldi Kral Priam’ı çağırdı. Yaşlı
adamın içinden bir ürperti geçti. “Hemen arabamı hazırlayın” dedi. Truva’nın
kapıları açıldı, Antenor ile birlikte Priam çıktı arabasına bindi. Agamemnon
ayağa kalkıp, onları karşıladı, Odyseus da yanındaydı. İki taraf arasında antlaşma yapıldı Agamemnon
bıçağını çıkardı, kurbanlık koyunu kesti. (Demek o zaman antlaşmalarda koyun
kurban etme adeti varmış) Sonra Agamemnon ayağa kalkıp Zeus’a dua etti “Bu
antlaşmamızı kutsa. Eğer Paris kazanırsa Helen’i tutacak, Menelaus kazanırsa
Helen’i ve hazinelerini alıp götürecek. Truvalılar da bize savaş tazminatı
ödeyecek.” dedi.
Kadehlere şarap dolduruldu sonra şarap toprağa döküldü. “Anlaşmaya
uymayanın kanı bu şarap gibi toprağa aksın” dediler. Herkes dua etti.
Priam ayağa kalktı. Oğlu Paris ve Menelaus arasındaki bu
düelloyu izlemeye kalbi dayanmayacaktı. ‘Kimin kazanacağını Zeus bilir” dedi,
gitti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder