Hektor’la düello yapmak için tam dokuz kişi ayağa kalkmıştı.
Nestor’un önerisi üzerine herkes bir taş alıp, üzerine işaret çizdi, sonra
Agamemnon’un miğferinin içine atıldı taşlar. Nestor miğferi salladı dışarı bir
taş düştü, bu büyük Ajaks’ın işaretini taşıyan taştı. Zaten herkes bu sonuç
için dua etmişti içinden.
Ajaks bu sonuca sevindi, askerlere “benim için dua edin”
dedi. Kendisine güveniyordu. Boylu posluydu, zırhı, bronz kalkanı mızrağı göz
alıcıydı, dev adımlarla ilerlemeye başladı. Yunan askerinin göğsü kabardı,
Truvalılar ürperdi. Hektor’un bile kalbi daha hızlı çarpmaya başlamıştı.
Ajaks yüzünde acı bir gülümseme Hektor’un yanına gitti, kendisini tanıttı. Salamis'ten geldiğini söyledi. Şimdi
göreceksin bizim gücümüzü” dedi. Hektor da ona savaş meydanında ne kadar
tecrübeli olduğunu anlattı. “Ben bu savaş dansını iyi bilirim” dedi.
Müthiş bir mücadele başladı aralarında, birbirlerine yaban
domuzu görmüş aslan gibi saldırdılar. Bir ara Ajaks yerden büyük bir taş alıp
fırlattı, Hektor önce dizleri üstüne düştü sonra yere yıkıldı, ağır kalkanı da
üzerine düştü. Tam o anda Apollo gelip kaldırdı onu. Akşam olmaktaydı. İki
taraftan da askerler yetişti, “yeter artık karanlık basacak, öldürmeyin
birbirinizi, ara verin” dediler.
Ajaks, “Hektor’a söyleyin, ateşkes ilan etsin. Bu düelloyu o
başlattı ateşkesi de o istesin. Ben uyarım” dedi.
Hektor bu öneriyi kabul etti “Evet gece oluyor. Sen kendi
tarafına git ben de şehrime döneyim. Bugünün anısına birbirimize hediye verelim”
dedi. Gümüş kının içinde kılıcını verdi Ajaks’ a. O da Hektor’ a savaş kemerini
takdim etti. İki tarafta kahramanlarının ölmemiş olmasına sevindiler.
Agamemnon Ajaks’ın onuruna Zeus’a bir öküz kurban etti. Herkes
oturup kurban etini yedi, içti, dinlendi. Nestor ayağa kalktı. Her zaman iyi
düşünür iyi akıl verirdi: “Çok ölümüz var. Yarın şafak vakti Truvalılardan
ateşkes isteyelim, ölülerimizi gömelim, sonra da sahilde gemilerimizi korumak
için bir duvar örelim, duvarın önüne de hendek kazalım, böylelikle hem gemileri
hem de ordumuzu daha iyi koruruz” dedi. Komutanlar bu teklifi kabul etti.
Truvalılar da huzursuzdu. Antenor, “Arkadaşlar, Truvalılar
Dardanlar, müttefiklerimiz, biz iki defa ateşkesi bozduk. Kurala uymadık. Haksız
olarak savaşıyoruz. Bu işten hiçbir kazancımız olmadı. En iyisi Helen’i ve
hazinesini geri verelim. Bu savaş bitsin” dedi.
Paris atıldı “Sus Antenor! Söyleyecek başka laf mı
bulamadın? Ben Helen’i vermem ama gerekiyorsa oradan yağmalayıp getirdiğim
hazineyi hatta burada kendime ait olan hazineyi de vereyim, gitsinler” dedi.
Priam kalktı, fikrini söyledi: “Yarın sabah İdenous düşman
gemilerine gitsin, ateşkes yapıp ölülerimizi gömelim desin sonra da Paris’in
teklifini söylesin. Bu savaşın sona ermesini istiyoruz desin” Herkes bu sözlere
hak verdi. Sabah ilk ışıkla İdeus Yunan tarafına gitti. Priam’ın sözlerini
iletti.
Önce bir sessizlik oldu. Sonra Diomedes ayağa fırladı. Biz
artık ne Helen’i ne de hazinesini istemiyoruz. Savaşı kazanacağımız kesin.
Boynunuza ip geçirilince mi aklınıza geldi Helen’in hazinesini geri vermek?”
dedi.
Askerler Diomedes’i destekler şekilde bağırdılar. Agamemnon “Cevabımızı
duydun. Savaşa son vermeyeceğiz ama ölülerin gömülmesi için ateşkes yapacağız”
dedi Zeus’a dua ederek mızrağını kaldırdı havaya.
Truvalılar merakla İdeus’un dönüşünü bekliyorlardı. İdeus
gelip de Agamenon’un cevabını aktarınca, hemen hummalı bir çalışma başladı.
Sahaya inip ölüleri topladılar. Bazıları ateş yakmak için odun toplamaya
başladılar. İki tarafta ölülerini yakacaktı. Kimin kim olduğu belli değildi.
Askerler ağlayarak arkadaşlarını aramaya başladılar. Priam yüksek sesle ağlayıp,
ağıt yakmayı yasakladı. İki tarafta ateş
yaktı. Ölülerin bedeni küle dönmüştü. Akşam kalplerinde ağırlık, herkes kendi
tarafına döndü.
Ertesi sabah geniş bir mezar kazılıp, kalan kemikler gömüldü.
Sonra Agamemnon’un askerleri duvar ördüler, duvarın önüne hendek kazdılar. Bunu
gören Poseidon sinirlendi. Zeus’a söylendi. “Ey Zeus bunlar bana kurban
adamadan iş yapıyorlar. Ben yerlerin, yeraltının, denizlerin ve depremlerin
tanrısıyım. Nasıl olur böyle bir şey? Hiddetlenip devireceğim duvarlarını”
dedi.
Yunanlılar sırtlarını denize dönmekle Poseidon’a sırt dönmüş
oldular. Zeus bu sözlere sinirlendi. Senin gibi kudretli bir tanrı nasıl olur
da duvar yapıldı diye öfkelenir? Şimdi bir şey yapma, savaş bitsin Argoslular
gemilerine binip, kendi memleketlerine dönsün o zaman yıkarsın duvarlarını denizin
dalgalarıyla” dedi
Yunanlılar akşama doğru işlerini bitirdi yemeğe oturdu.
Lemnos adasından gelen gemi şarap getirmişti. Askerler bedelini ödeyerek şarap alıp içtiler.
Truvalılarda müttefikleriyle birlikte yemek yiyordu o sırada
ama yukarıda Zeus her iki taraf içinde felaket hazırlamaktaydı. Ne de olsa en
büyük stratejist oydu.
Askerler Zeus’a da şaraptan ikram etmek için bir miktar
şarabı yere döktüler tanrının payı olarak. Sonra uykuya daldılar. Bu uyku
tanrıların insanlara verdiği tatlı bir armağandı.
İlyada 7. bölüm
Resim: Yunanistan'ın Salamis şehri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder